Türkiye Cumhuriyeti, “Türklük” kavramı üzerinde kurulmuş; kurucu irade tarafından “Türk ulusçuluğu” anlayışıyla biçimlendirilmiş bir devlettir.
Cumhuriyeti kuranlar, “Türklüğü” ve “Türkçülüğü” yalnızca bir seçim olarak değil, yurttaşların siyasal ve kültürel inşasının ideolojik temeli olarak benimsemiş kişilerdi.
Yeni Türk Devleti’nde, “Türk ulusçuluğunu” meşrulaştırmak gibi bir arayış veya bu anlayışı meşrû gösterme kaygısı söz konusu olamazdı; zirâ devlet zaten bu düşünce üzerine kurulmuştu.
Buna karşılık, özellikle Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan “Ülkü Ocakları” gibi yapılar, “Türk milliyetçiliği” kavramı üzerinden meşrulaşmaya ve görünürde bu kavramı meşrulaştırmaya çalışmakla birlikte, esasen muhafazakâr-dinci ideolojilerin meşrulaşmasına aracılık etmişlerdir.
Bugünkü bir kısım siyasal anlayış biçimleri ve toplumsal yapı, büyük ölçüde, “milliyetçilik” görüntüsü altında muhafazakâr-dinci ve kaynağını devletin temelini oluşturan Türklükten almayan anlayışları ikâme eden bu gibi yapıların çalışmalarının bir sonucudur.